Sitemize Hoş Geldiniz...
c cerit tarihce
CERİD BOYU’NUN TARİHİ
1. BÖLÜM
1.1 Cerid Adının Anlamı
Cerid adının aslı ve manası üzerinde kesin bir bilgi yoktur. Boyun adının “Cirid” oyunundaki değneğin Arapça adı olan “Cerid”den gelmiş olması kesin değildir. Ülkemizin bazı yerlerinde “Cerit”; canlı, eli çabuk ve becerikli anlamlarına geliyor. Fakat bu Cerid’in de ne ile ilgili olduğu bilinemiyor. “Cerid” kelimesinin çabuk ve becerikli şeklindeki manası Cerid boyundan da çıkmış olabilir.
Cerid adının bu yolla ortaya çıkıp kullanılması hususunu kuvvetlendiren bir önemli etmen daha mevcuttur. Ceridler, bacakları kısa atlara biner, çok çevik ve hızlı bir şekilde hareket eder, atlarıyla dağlık ve engebeli arazileri çok iyi tırmanır ve her türlü hava şartlarında süratle seyahat edebilirlerdi.
Araştırmacının da söz ettiği üzere Ceridler, çok hızlı ve mahir binicilerdir. Engebeli arazide at sürmek ve hızlı göçebilmek işi tam bir beceri işidir. Bu noktadan hareketle Cerid kelimesi hem cirit oyunundan, hem de Anadolu’nun muhtelif yerlerinde kullanılan “canlı, eli çabuk ve becerikli” anlamından çıkmış olmalıdır. Ceridler, arasında hâla cirit oyunu ve inceliklerinden bahsedilmektedir. Cerid adı, anlaşılacağı gibi; atik, eli çabuk, becerikli, iyi ata binen, çabuk göçebilen, cesur ve yiğit anlamlarını içermektedir. Zaten cirit oyunu da bütün bu anlatılan şeylerle oynanır. Cerid adının ortaya çıkışı ve kullanılmasında Cerid boyuna mensup insanların davranışı ve karakteri, hayat anlayışları birebir etkili olmuştur.
Göçebe Türk Kültüründe kişilere ünvan, lakap verilirken kişinin karakteri ve hayata bakışına göre isimler, lakaplar, verilirdi. (Vurdumduymaz Ahmed, Tezcanlı Bekir, Tembel Mehmet gibi) Boylarda ad alırken ona göre adlar almışlardır. Bu konu Oğuzkağan Destanı’nda da geçmektedir. Oğuzkağan yaptıkları işlere ve becerilerine göre emrindeki insanlara adlar vermiştir.
Cerid adının ortaya çıkışı ve kullanılmasından söz ettikten sonra şimdi ise gelişen tarihi süreç içerisinde Cerid Boyunun tarihi hakkında bilgiler sunalım.
1.2 Cerid Boyunun Orta Asya’dan Gelişi
Cerid boyunun yirmi dört Oğuz boyundan hanginse dahil olduğu tam olarak bilinmemektedir. Bununla beraber Anadolu’da yerleşim esnasındaki konumu, sosyal yaşantıları ve kültür birikimine bakıldığında Cerid boyunun 24 Oğuz boyundan Avşarlar’dan geldiğini söylemek mümkündür. Cerid Aşireti Dulkadirli ulusuna, Dulkadirli de Avşar boyuna bağlıdır.
Ama bunu bu şekilde ifade etmek çok zordur. Orta Asya’dan yapılan göçler esnasında Ceridler hangi tarihte ve nereden Anadolu’ya doğru göç etmişlerdir bunları aydınlatabilecek kesin belge ve kaynaklar henüz mevcut değildir. Özellikle Moğolların acımasız ve hızlı talanlarında Anadolu; Cerid gibi Türk topluluklarının korunağı ve barınağı konumuna gelmiş çok sayıda göç almıştır. Bu göçler esnasında ortalık ana-baba gününe dönmüştür. Türk boyları arasındaki müthiş dalgalanmalar bu dönem ve sonrası için Aşiret ve göçebe topluluklar hakkında kesin bilgilere ulaşılmasını neredeyse imkansız hale getirmiştir. Zaten bunları araştırmak da çok manalı değildir. Çünkü Türk boylarının Anadolu’da yaşadıkları kültür ve yaşam biçimleri onların köklerinin aynı olduğunu ispatlayan en önemli delildir. Cerid boyunun Anadolu’ya gelişi Anadolu Selçuklu Devleti’nin son dönemine denk gelmektedir. Büyük bir olasılıkla da Avşar boyuyla beraber hareket edilmiştir. XV. ve XVI. Yüz yıllarda Anadolu’da Kayı boyundan sonra en fazla yer adlarına sahip olan Avşar boyu, Anadolu’nun fethinde ve iskanında önemli roller üstlenmiştir.
Anadolu’ya muhtelif yollardan gelen Cerid boyu Ceyhan nehrinin sol yakasında kışlayıp yazları ise; Bulanık (Bahçe) kazasında geçerek, Gavurdağı’nı(Nurdağı) aşarlar ve Maraş ovasında Uzunyayla’ya giderlerdi. Cerid Aşireti uzun yıllar bu şekilde yaşamını sürdürürken Osmanlı Devleti’nin iç ve dış bünyesi olabildiğince bozulmuştur. Bu durum ise iç kargaşa ve güvensizlik doğurmuştur.
1.3 Cerid Aşiretinin İskan Edilmesi Çalışmaları
Osmanlı devleti’nde meydana gelen Celali isyanları Anadolu’da iyiden iyiye asayişin bozulmasına neden olmuştur. Can ve mal güvenliğini tehlikede hisseden insanlar daha güvenli ve emin yerlere gitmek için yerlerini terk etmişlerdir. Bu ise Osmanlı ekonomisine büyük bir darbe olmuştur.
Ayrıca konar-göçer toplumlar göç esnasında ekili dikili alanlara zarar veriyor ve hatta şekavette bulunuyorlardı. Bütün bunları göz önünde tutan Osmanlı Devleti konar-göçerlerin iskanı için çalışmalar başlattı. Böylece boşalan tarım alanlarını canlandırmayı, virane kalan yerleşim yerlerini ise şenlendirmeyi düşünüyordu. Ama bu pek de kolay olmayacaktı. Çünkü konar-göçerler binlerce yıllık adet ve göreneklerinden, binlerce yıllık alışkanlıklarında kolay kolay vazgeçmeyeceklerdir.
Osmanlı Kanunnamelerinde konar-göçerler için “Yörük Konar-Göçer taifedir, karada ikametleri yoktur” ibaresi kullanılmıştır.
Sert önlemlere başvuran Osmanlı, kimi Aşiretleri yaylaklarına kimi Aşiretleri ise kışlaklarına iskan etmiştir. Bazen de sürgün yoluyla iskan yapılmıştır.
1. 4 Cerid Aşiretinin İskan Yerleri
1. 4. 1 Rakka
İfraz-ı Zulkadriye reayasından Cerid’e bağlı Tatarlı ve Azizli mahalleleri şekavet halinde olmaları yüzünden Rakka’ya sürgünle iskanlarına 1713’te karar verilmiştir.
1702 yılında Rakka bölgesini dolayısıyla sürekli kuzeye doğru gelmeye çalışan Arapları engellemek için Cerid Aşireti Rakka’da Belih nehri havalisine yerleştirildi. Silsüpür Ceridi 1692 yılında bir kısım Türkmen oymakları ile birlikte Urfa’nın güneyindeki Rakka bölgesine zorla iskan edildi.
Rakka bölgesine yapılan iskanların en önemli sebebi bu bölgede Türk kuvvetini güçlü tutmak içindir. Ayrıca Anadolu’nun güneyde kapısı konumunda olan Rakka, Türk unsurlarla güçlendirilip, Arapların daha kuzeye yani Anadolu’ya gelmelerinin önüne bir set çekilmek istenmiştir.
Rakka bölgesinde, Ceridler diğer Türk oymakları ile birlikte Arap oymaklarından Taylar ve Anezeler’e karşı savaşmışlardır. Birçok savaşlar yapıldı. Bu savaşlarda Ceridler büyük kahramanlıklar gösterdiler. Ceridlerin Araplarla olan uğraşlarından Cerid Bekir Türk oymaklarının güvendiği en önemli kahramanlarıdır. Bu yiğit kahraman Türk savaşçısı ile ilgili güzel ve dokunaklı bir şiir günümüze kadar gelmiştir.
Bu şiir şöyledir:
“ Rakka çöllerinden gelen gaziler
Rakka’nın da gonca gülü soldu mu?
Yeniden bir haber duydum oradan
Cerid Bekir öldü derler öldü mü?
Cerid Bekir öldü ise kırıldı kilit
Yolumuza çöktü bir kara bulut
Gördülü kerim ile Bayındır Halit
Kolu bağlı cellatlara vardı mı?
Kul Sadun’um der ki bulamadık vefa
Hükmümüz geçerdi şol Kaf’tan Kaf’a
Ulaşlı oğlu Hacı Mustafa
Alayları bölük bölük böldü mü?”
Fakat Ceridler, Rakka bölgesinin havasını suyunu sevmemişlerdi. Onlar eskisi gibi Anadolu’ da yaşamak istiyorlardı. Bu yüzden fırsat buldukça Anadolu’ya kaçtılar. Bu nedenle de devletle karşı karşıya geldiler. Devlet onları bulup Rakka’ya gönderiyor onlar bir fırsatını bulup yine kaçıyorlardı. O Ceridler için Anadolu’nun yaylaları hayat kaynağı idi. Bunun için şiirler bile yazdılar:
Cerid Rakka’dan göç edince
Açılsın Urum’a yolu Cerid’in
Silsüpüroğlu Fettah Beğ ölünce
Kırıldı kanadı kolu Cerid’in
Yüz atlımız daim ileri gitsin
Sağına soluna çok dikkat etsin
Piliçka vermeden menzile yetsin
Bozulnadan gitsin eli Cerid’in
Sineği pek çok Nizip’e uğramayın
Pusu vardır Şarlağan’a konmayın
Mürseloğlu kız isterse vermeyin
Koklatmayın kimseye gülü Cerid’in.
En sonunda da Silsüpür Ceridi Rakka iskanından kurtularak Keskin’e yerleştiler.
Anlaşılıyor ki; yaylalar Cerid Aşireti için çok önemlidir. Hayatı pahasına olsa vazgeçmiyor. Çünkü bu yüksek dağlar ve yaylalar onların özgür ruhlarıyla hayat anlayışıyla örtüşmektedir. Atın üzerinde, göç yolunda, yayla yolunda Cerit insanı kendi özünü yaşamaktadır.
SAYFA 2 >>> SAYFA3 >>>
SAFYA 4
ÇAĞLAYANCERİT İLGİLİ BAĞLANTILAR
| TARİHÇE | | COĞRAFİ YAPISI |
| NÜFUS YAPISI | | FOTOĞRAFLAR | | KÜLTÜR SANAT |