Sitemize Hoş Geldiniz...
elbistan tarihce devami
Anadolu’daki Moğol hakimiyeti sırasında Elbistan hakkında fazla bilgiye rastlanmamaktadır. Bu dönemlerde Türkmen boy ve oymaklarının yaylağı olan bölgede Moğollar pek etkili olamadılar. İlhanlı idaresinin sarsılması sonucu 1337 yılında Taraklı oymağının reisi Halil Bey yöreyi ele geçirdi; fakat bir yıl sonra burayı Dulkadiroğlu Karaca Bey’e terk etmek zorunda kaldı. Böylece Elbistan,1338 yılından itibaren yeni kurulan Dulkadiroğlu Beyliği’nin merkezi oldu. Şehir 1381’de Memlükler’in eline geçtiyse de 1384’te yine Dulkadiroğlu Halil Bey tarafından geri alındı. Aynı yıl Memlük ordusunun Elbistan’ı yeniden zaptetme teşebbüsleri başarısızlığa uğratıldı.
Osmanlı Dönemi
Elbistan’a yönelik ilk Osmanlı harekatı 1399 yılında Yıldırım Bayezid tarafından gerçekleştirildi; ancak bölge Osmanlı topraklarına katılmayarak Dulkadiroğlu Nasırüddün Mehmed’e bırakıldı. Bunlardan bir yıl sonra Timur Elbistan ve yöresini tahrip etti. Harap olan Elbistan Nasırüddün Mehmed tarafından imar edilmeye çalışıldıysa da az sonra yeni bir tahribata daha uğradı. 1435’te Halep Valisi Tanrıbirmiş ordusuyla Elbistan’a yürüdü ve şehri yağlamadı. Bunun ardından1436’da yine yağma ve tahribe maruz kaldı.
1465’te Dulkadirli Hükümdarı Arslan Bey’in, Mısır Sultanı Hoşkadem’in gönderdiği bir fedai tarafından öldürülmesine şahit olan Elbistan, 1471’de Şehsüvar Bey’in Mısır ordusuna mağlup olmasından sonra da Emir Yeşbeg ve kuvvetleri tarafından yağmalandı. Bu tarihten itibaren bölge Osmanlılar’la Memlüklar arasındaki nüfuz mücadelesine sahne oldu. Dulkadiroğlu Alaüddevle’nin beyliğin başına gedmesinden sonra imar ve inşa faaliyetleri gerçekleştirildi. Alaüddevle Bey Elbistan’da iki cami ve medrese yaptırarak alim ve şeyhleri himayesi altına aldı. Böylece özelikle 1490-1505 yılları arasında Elbistan’da gözle görülür bir canlanma meydana gelmişse de 1505’te Şah İsmail’in saldırıları sonucu tahrip edilmiş, şehir merkezinde bulunan ve Dulkadirli sarayını oluşturan kale tamamen yıkılmıştır. Bu tahribat şehrin eski önemini yitirmesiyle sonuçlandı; Dulkadırlılar’ın merkezi Maraş’a taşındı. Alaüddevle Bey’in öldürülmesinden sonra yerine geçen Ali Bey, merkezi tekrar Elbistan’a nakledip birtakım faaliyetlerinde bulunduysa da hakimiyeti kısa sürdü. 1521 yılında Ali Bey’in ortadan kaldırılması ve Dulkadiroğlu Beyliği’nde son verilmesiyle Elbistan doğrudan Osmanlı idaresine bağlandı.
Elbistan, Osmanlı idaresi altında bir kaza merkezi olarak Halep Beylerbeyiliğine tabi bulunuyordu.Daha sonra Dulkadir Beylerbeyiliğine bağlandı.1540 yılındaki sayımda (BA,TD,nr. 419, s. 7-22)kazaya bağlı nahiye sayısı sekizdi (Nergele,Ahsendere, Sarsab, Aynülarüs, Nurhak, Orta Niyabet, Hurman ve Hısmnımansür)Hısnmansür’ün Maraş’a bağlanması ile nahiye sayısı yediye indi. Doğrudan Elbistan’a bağlı köy sayısı yirmi dört, mezraa sayısı ise on kadardı. 1563 yılındaki sayımda kazaya bağlı on sekiz köy, on beş mezraa tespit edilmiştir.
Osmanlı yönetimine geçmesin den sonra kasaba sosyal ve ekonomik yönden gelişmeye başladı.1540 yılındaki vergi geliri toplamı 86.500 akçe iken 1560 yılında bu rakam 106.251’e ulaştı. Sanayi işletmeleri arasında dericilik, mum, bez imalatı, boyahane, yapağı dokumacılığı başta geliyordu. Pazar vergi gelirlerinden kasabada canlı bir alışverişin yapıldığı anlaşılmaktadır.Bunun yanında tahıl ürünlerinin de ticareti yapılıyordu.Nitekim bu sıralarda kasabada bir Pazar yeri ve çalışır vaziyette 193 dükkan bulunmaktaydı. Kasabada XVI. Yüzyılda üç cami, dokuz mescit, iki medrese on zaviye, bir hamam, yirmi değirmen mevcuttu. Kırsal kesimdeki ahalinin geçim kaynağını hayvancılık ve tahıl ürünleri oluşturuyordu. Türkmen boy ve aşiretlerinin yoğun bir şekilde görüldüğü Elbistan’da halkın çoğunluğu konar göçerlerden teşekkül etmekte ve kazada otuz beş yaylak, beş koru ve birçok mera ve çayır alanı bulunmaktaydı.XVI. yüzyılda Anadolu’da görülen karışıklıklar ve ayaklanmalarda Elbistan bir korunma ve sığınma yeri oldu.1608’de meydana gelen isyanların elebaşısı Kalender oğlu Mehmet Paşa ile arkadaşları maiyetleriyle beraber Elbistan’da toplanmıştı . Göksun yaylasında Kuyucu Murat Paşa ile yaptıkları şiddetli çarpışmadan Elbistan’da etkilenmişti. Yöre XIX. Yüzyılın ortalarına kadar büyük yolların uzağında olması dolayısıyla asayişsizlik içinde kaldı. Bu sebeple sosyal ekonomik yönden pek fazla gelişemedi.XIX. yüzyılda ekonomik gücü azaldı hatta XVI. Yüzyıldaki seviyesinin altına indi. Bölgenin tamamına yakın bölümünde Türkmen aşiret ve boylarının bulunması, bunlar arsında meydana gelen mücadeleler bazı köy ve mezraların tahribine yol açmıştı.
Elbistan, XIX. yüzyılda ya doğrudan Maraş’tan tayin edilen valiler veya onların yerli eşraf arsından seçtikleri mütesellimler tarafından idare edildi. 1847 ‘de mütesellim olarak tayin edilen Kara Bekir zade Ahmet Ağa Elbistan ve yöresini eşkıyadan temizledi. Daha sonra müteselliliğin kaldırılmasıyla Elbistan müdürlük haline getirilmiş,ardından da kaymakamlık olmuştur.XIX.yüzyılın sonlarına doğru yöredeki Ermeni isyanları Elbistan’dan gelen gönüllüler tarafından bastırıldı.Milli Mücadele döneminde Maraş’ın kurtarılmasında da Elbistan gönüllülerinin önemli rolleri olmuştur.
XX. yüzyılın başlarına kadar değerli alimler yetiştiren Elbistan’da bu sıralarda rüşdiye, ibtidai ve sıbyan mektepleri yanında gayri Müslimler için de okullar, ayrıca beş medrese, bir kütüphane yer almaktaydı. Şehirde on bir Camii, üç Mescit, üç Kilise, 335 dükkan, bir hamam, bir bedesten,dokuz fırın ve yedi han bulunmaktaydı. Kasabada boyahane, tabakhane de mevcut olup aba,bez ve kilim dokumacılığı ön plandaydı, demircilikte önemli yer tutuyordu.
Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyet’in ilanından sonra Elbistan Maraş vilayetine bağlı bir kaza merkezi oldu ve 1970’li yıllara kadar küçük bir kasaba olarak kaldı.Cumhuriyet ‘in ilk sayımında (1927) 6.456 olan ve 1935 sayımında 6.365’e düşen nüfusu 1950’de 7.547, 1960’da 10.282 olarak tesbit edildi.1970 den sonra tarım ve hayvancılık sektörünün desteklenmesi ve Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin yapılmaya başlanmasıyla birlikte şehir sosyal ve ekonomik yönden gelişme gösterdi. 1984’de santralın faaliyete geçişiyle nüfusta artış meydana geldi. 1985’te 48.756 olan nüfusu 1990’da 54.741 e ulaştı.
Yüzyıllar boyunca uğradığı tahribat sebebi ile Elbistan’da pek fazla tarihi eser bulunmamaktadır. Şehirde Ulu Camii ile birlikte Himmet Baba türbesi ve ilçe sınırları içinde harabe halinde altı kalenin kalıntılarıyla Kale köyünde bir tepe üzerinde kurulmuş olan Kız Kalesi yer almaktadır.
XVI. yüzyılda kasabanın on mahallesi bulunuyordu.Bunlar Zaviye-i Ümmet Baba (Hatip),Cami (Alaüddevle), Bab-ıDerb,Kaplancı, Boyacı (Ekmekcizade),Oğranca Kapı (Tabakhane), Çercioğlu,Kızılca, Hacı İbrahim (Hacı Hasan)ve Mahalle-i Cedid’dir (Şehreküstü).Son mahalle yeni kurulmuş olup 1563 yılına ait defterde yer almaktadır.Kasabanın nüfusu 1540 yılında 527 hane,318 mücerredden ibaretti (Tahminen 2953 kişi). 1560 yılında ise nüfus 3250’ye ulaştı.Bu nüfus içinde gayri Müslimler bulunmamaktaydı.
ELBİSTAN İLGİLİ BAĞLANTILAR
| ELBİSTAN FOTOLARI | | ELBİSTAN NOSTALJİ | | ELBİSTAN TARİHÇE |
| ELBİSTAN COĞRAFYASI | ELBİSTAN EKONOMİSİ | | ESKİ BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ |